Otizm Spektrum Bozukluğu
Otizm spektrum bozukluğu erken çocukluk çağında ortaya çıkan, sosyal-iletişimsel alanda yetersizlik, sınırlı, tekrarlayıcı davranışlar ve ilgi alanları ile seyreden bir bozukluktur.
İlk bilinen otizm olgusu, 1799 yılında beş yaşında iken, Bethlem Kraliyet Hastanesi’ne getirilen Victor’dur. İki yaşından itibaren güçlükle kontrol edilebilen, dört yaşına kadar tek bir kelime bile söylemeyen, bebekliğinden beri çocukları izlemeyi seven, ancak onları yanına yaklaştırmayan, yalnız oynamayı tercih eden, bir kere duyduğu müziği unutmayarak ıslıkla aynı tınıyı çıkarabilen, konuşmaya başladıktan sonra kendisinden üçüncü kişi olarak söz eden bir çocuktur. 1940’lı yıllarda Amerikalı Psikiyatrist Leo Kanner 11 çocuk üzerinde bu durumu tespit etmiş ve ortak özelliklerinin insanlarla ilişki kurma güçlüğü, ekolali (başka birisi tarafından çıkarılan seslerin yinelenmesi), zamirlerin tersten söylenmesi, tekrarlayıcı ve amaçsız davranışlar ve değişikliğe direnç olduğunu bildirmiş ve otizmi ruhsal bir bozukluk olarak ele almıştır. Aynı yıllarda Avusturyalı Pediatrist Hans Asperger benzer özelliklere sahip birkaç çocuk tespit etmiştir, daha üst düzey işlevlere sahip olan bu rahatsızlığa da Asperger Sendromu denilmiştir.
Tanılama Ölçütleri
Günümüzde birçok tanı sistemi, otizm tanısı koymaya yönelik olarak kullanılmaktadır. Amerika Psikiyatri Birliği (APA) tarafından yayınlanan Psikiyatride Hastalıkların Tanımlanması ve Sınıflandırılması (DSM-V) kitabına göre iki alandaki yetersizlikle kendini göstermektedir.
Toplumsal İletişim ve Etkileşimde Güçlükler ;
• İlişki kurma ve sürdürmede zorlanma
• Göz kontağı kuramama
• Duyguları ifade edememe
• Etkileşim başlatma ve sürdürmede zorlanma
Sınırlı-Yineleyici Davranış Örüntüleri (Tekrarlayıcı Davranışlar) ;
• Basmakalıp ve tekrarlayıcı motor hareketler
• Aynılıkta ısrar, rutine sıkı bağlılık
• Sınırlı ve yoğun ilgi alanı
• Duyusal az veya çok uyarılma
Bu bozukluklar yaygın gelişimsel bozukluk ve otizm spektrum bozukluğudur. Genelde birlikte ortaya çıkar. Otizm spektrum bozukluğu ve yaygın gelişimsel bozukluk tanısını birlikte koymak için sosyal, iletişim ve genel gelişim düzeyine göre beklenenin altında olmalıdır.Otizm spektrum bozukluğu tanısı klinik değerlendirme ile davranışsal özelliklere dayalı konulur.2 yaşından küçük çocuklarda otizmin belirtilerini görmek ve değerlendirmek mümkündür.
OSB RİSKİ OLAN ÇOCUKTA GÖRÜLEN BELİRTİLER
İletişim ; Babıldamanın olmayışı veya nadir olması Ses çeşidinin babıldarken az olması Konuşanın yüzüne bakmaması Bakım verenin sesine sesli yanıt vermemesi Anormal yüksek tonda ciyaklama
Sosyal ; Göz kontağı yetersizliği Karşılıklı gülümsemenin olmayışı veya nadir oluşu Adı söylenince bakmama Nötr duygulanım Pasif olma Kucağa alınma beklentisinin zayıf olması.
Motor ; Hipotoni Ellerin koordinasyonunda zayıflık Motor gelişim gecikmesi Dokunma ve diğer duygusal uyaranlara aşırı veya az tepki Beslenme sorunları (belli çeşitleri reddetme) Garip duruş veya aşırı tekrarlayıcı hareketler.
Oyun ; Bazı objelere veya parçalarına aşırı veya atipik ilgi Tekrarlayıcı belli objelerle oyun Objeleri keşfetmeme veya tuhaf biçimde inceleme, mesela göze yakın tutma, ağız oynatma..
NEDENLERİ
Otizm spektrum bozukluğunun henüz tam sebepleri bilinmemekle birlikte, bunda pek çok faktörün rolü olabileceği ve bu faktörler içinde genetik faktörlerin önemli olduğu ve otizmin bir beyin hastalığı olduğu artık bilinmektedir.
Genetik Etmenler ;
Otizmin erkek çocuklarda daha sık görülmesi ve bazı ailelerde birden fazla otizmli birey bulunması otizmin genetik temelli olduğunu düşündürmüştür. Fakat genetik etmenlerin tek başına yeterli olmadığı bilinmektedir. Birbirine tıpatıp benzeyen tek yumurta ikizlerinde bile otizm görülme olasılığı %70’tir.
Çevresel Etmenler ;
Çevresel etmenlerden üzerinde en sık durulanları ileri baba yaşıdır. Babanın yaşının yüksek olması önemli bir risk faktörü olarak kabul edilmektedir. İleri anne yaşı ve D vitamini eksikliği de otizmde adı geçen diğer çevresel etkenlerdendir.
Bir dönem gündemde olan ve hâlâ arada bir gündeme gelen aşılarla otizmin hiçbir ilişkisi olmadığı görülmüştür. Hatta aşılara bu sebeple ara verilen ülkelerde o dönemde otizm sıklığında artış görülmüştür.